Tercümanı Ahvâl

Siyaset, Bilim, Psikoloji, Sosyoloji, Tarih ve diğer tüm konular için tek adresiniz. Log in Register

Türkiye’nin Jeopolitik Öneminin Dünya Siyasetindeki Yeri |

Published in Turkey - Political debates and analysis - 1 - 29 Apr 17 09:15

Türkiye’nin Jeopolitik Öneminin Dünya Siyasetindeki Yeri
309
Türkiye’nin merkezi coğrafi konumu, ona çoklu jeopolitik açılımlar yapma imkânı vermektedir. Nepoleon Bonaparte: ‘’O dar boğazların Ruslara bırakılmasındansa dünyanın yarısını terk etmeyi tercih ederim.
Jeopolitik konum,’’ Bir bölgenin veya bir ülkenin yer siyasetine göre yani siyasi coğrafya haritasına göre, yerinin belirlenmesidir.’’ Jeopolitik konum belirlemede, jeopolitik kriterler dikkate alınır. Örneğin, büyük bir siyasi birliğe yakınlığı veya uzaklığı, içinde olması veya olmamasını belirlemek jeopolitik konum olarak nitelendirilir.

Jeopolitik konum, siyasi temeller üzerine oturduğundan, sürekli değişken olan siyasetin özelliğine bağlı olarak değişkendir. Türkiye’nin jeopolitik konumu belirlenirken, dünyada güç odaklarını göz önünde bulundurmak gerekir. Bugün için dünya coğrafyasında bulunan güç merkezleri, ABD, Rusya Federasyonu, AB, Çin ve Japonya’dır. Türkiye bu güç merkezlerinin tam ortasında bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin jeopolitiği oldukça önemlidir. Aynı zamanda Türkiye, dünya coğrafyasında büyük askeri güç ve birlik oluşturan NATO’nun içindedir ve güney kanadını oluşturan bir devlettir. Diğer taraftan Türkiye, İslam Dünyası ile Batı Dünyasının karşılaşma bölgesinde bulunan bir devlettir. Doğusunda İran Pers, güneydoğusundaki Irak ve güneyindeki Suriye Arap kökenlidir. Türkiye batısındaki Balkanlar’da, kuzeydoğusunda ve Asya’da yaşayan Türklerle hem dini hem ırki bağlara sahiptir. Türkiye’nin doğusunda Gürcistan ve Ermenistan Hıristiyan’dır. Karadeniz’in kuzeyindeki ülkeler ile batıda Yunanistan ve Bulgaristan da Hıristiyan’dır. Dolayısıyla Türkiye jeopolitiğinin önemli özelliklerinden biri de farklı dinlerin temas alanı olmasıdır.
Türkiye batıdan Avrupa kültürü, kuzeyden Rus kültürü, doğudan Asya kültürü ve güneyden Afrika ve Arap kültürü ile sınırlıdır. Dolayısıyla Türkiye aynı zamanda Dünya kültürlerinin kesişme noktasında bulunur. Türkiye kuzeybatıdan Balkan, kuzeydoğudan Kafkas, doğu ve güneyden Orta Doğu ile çevrilidir. Tüm bu bölgeler dünyanın en istikrarsız bölgeleridir. Savaş coğrafyası haritasında, bu bölgeler sıcak bölgeler diye adlandırılır. Dolayısıyla Türkiye her yönden savaş çemberi içerisinde bulunmaktadır. Ancak Türkiye, cumhuriyet kurulduğundan bugüne, bölgede hep istikrar adası olarak kalmayı başarabilmiştir. Türkiye bölgede istikrarı sağlamış olmasına rağmen, çok yakın komşusu olduğu bu savaş bölgelerine karşı da ilgisiz kalmayacaktır. Çünkü Türkiye’nin bu bölgelerle tarihi ve kültürel bağları bulunmaktadır. Bu bölgeler yakın geçmişte Osmanlı devletinin sınırları içerisinde yer almış ve dolayısıyla halan bu bölgelerde önemli miktarda Türk nüfusu yaşamaktadır.
Türkiye doğuda Gürcistan, Ermenistan, Nahcivan ve İran; batıda Bulgaristan ve Yunanistan; güneyde Suriye ve Irak ile komşudur. Türkiye’nin en sorunsuz komşusu Gürcistan’dır. Ermenistan Türkiye’yi birinci dünya savaşında yaşanan tehcir olaylarından ve sonuçlarından suçlar. Suriye ile Türkiye arasındaki gerginlik ise GAP’tır. Suriye Fırat sularının Suriye’ye giden kısmının büyük ölçüde devamlı olarak azalacak korkusu taşımaktadır.
Türkiye’nin dünya üzerindeki yeri neresidir? Türkiye; Dünya haritasına bakıldığında Eski Kara Kütleleri adı verilen, Asya-Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirlerine iyice yaklaştıkları bölgede yer alır. Topraklarının büyük çoğunluğu Anadolu yarım adası olarak Asya’da, Trakya yarım adası olarak Avrupa’da bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye hem Asya hem de Avrupa ülkesidir. Matematik konum itibariyle de hem kuzeyli hem de doğulu bir ülkedir. Yunanistan bir balkan ülkesidir. İran bir Asya ve Orta Doğu, Irak da bir Orta Doğu ülkesidir. Hindistan bir Asya ülkesidir Ancak Türkiye, hem bir Karadeniz, hem Akdeniz, hem Balkan, hem Kafkas hem de bir Orta Doğu ülkesidir. Kısacası Türkiye bir Avrasya ülkesidir. Orta Doğu ülkelerinin bir kısmı Afrika ülkesi olduğundan Türkiye; Afrika kıtası ile de temas halindedir. Avrupa’nın petrol ihtiyacının çoğunluğu Orta Doğu’dan sağlaması, Orta Doğu ülkelerinin ise gerekli teknoloji ve endüstriyel ürünleri batıdan alması sebebiyle Türkiye’nin jeopolitik açıdan önemi daha da artmıştır .Bakü-Ceyhan Boru Hattının 2005’te aktif hale gelmesi yurdumuzun siyasi ve ekonomik kazanç sahibi olmasına neden olmuştur. Büyük devletlerin, petrol bölgeleri üzerinde egemenlik kurmak istemeleri, bölgede siyasi değişikliklere yol açabilmektedir. Ülkemizin jeopolitik durumu, diğer ülkeler arasındaki güç dengelerinin sağlanmasında belirleyici olmaktadır.
Türkiye’nin merkezi coğrafi konumu, ona çoklu jeopolitik açılımlar yapma imkânı vermektedir. Türkiye’nin soğuk savaş dönemi kalıplarından kurtulma, büyük ve geniş düşünme, Avrasya jeopolitik vizyonu geliştirme zamanı gelmiştir. Brzezinski Avrasya’yı üzerinde küresel liderlik için mücadelelerin devam ettiği bir satranç tahtasına benzetmektedir. Avrasya ülkelerini bölümlemekte ve her bölüme yeni isimler vermektedir. Ülke sınırlarının dışında bir etki yaratabilme kapasitesine ve ulusal isteğe sahip olan Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve Hindistan’ı ‘’Aktif Jeostratejik Oyuncu’’ olarak değerlendirmektedir. İkinci grubu oluşturan ülkelere de ‘’Jeopolitik Eksenler’’ adını vermektedir ve önemlerini güçlerinden veya motivasyonlarından dolayı değil de bulundukları hassas bölgeden alan ülkeleri bu guruba dahil etmektedir. Ukrayna, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye ve İran bu grup içindedir. Brzezinski, Türkiye ve İran’ın sınırlı kabiliyetleri olsa da bu iki ülkenin aynı zamanda Jeostratejik Oyuncu olmaya hak kazandıklarını ifade etmektedir. İçinde bulunduğumuz jeopolitik ortam ise hem Soğuk Savaş dönemine benzemeyen yeni bir ortam oluşturmakta ve hem de Türkiye’nin Avrasya coğrafyasında büyük (stratejik) ve geniş (jeopolitik) düşünmesine imkânlar sağlayarak yeni fırsatlar ve Jeostratejik seçenekler sunmakta. Bu seçenekleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:
– Batı Jeopolitik Ekseni:
* Türkiye’nin NATO üyeliğini de dikkate alarak ABD ve İsrail ile strateji ilişkilerini geliştirerek sürdürmek.
* Bütün olumsuzluklara rağmen Avrupa Birliği üyeliğini bir hedef olarak benimsemeye devam ettirmek ve Avrupa Birliği üyelik sürecini bir çağdaşlaşma projesi olarak sürdürmek.
* ABD ve İsrail ile stratejik ilişkileri geliştirirken Avrupa Birliği sürecini devam ettirmek.
– Güney Ekseni (jeopolitik ilişkilerde İslam Dünyasını ve Ortadoğu’yu ön plana çıkarmak):
* GeniÅŸletilmiÅŸ OrtadoÄŸu ve Kuzey Afrika Projesinde ABD ve Ä°srail ile iÅŸbirliÄŸi yapmak.
* Müstakilen Ortadoğu’da İslam Dünyası ile ilişkileri geliştirmek.
– Kuzey Ekseni:
* Rusya ile her alanda jeopolitik iliÅŸkileri geliÅŸtirmek.
* Rusya ve Ä°ran ile jeopolitik iliÅŸkileri geliÅŸtirmek.
– Doğu Ekseni:
* Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk Devletleri ile ilişkileri müstakilen geliştirmek.
* Çin ile her alanda jeopolitik ilişkileri geliştirmek.
* Türk Dünyası ile ilişkileri geliştirirken Şanghay İşbirliği Örgütü içerisinde Çin ve Rusya ile iş birliği yapmak.
Türkiye İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile büyük bir öneme sahiptir. Boğazların önemini daha iyi anlayabilmemiz için bazı devlet adamlarının sözlerini kullanacak olursak; Nepoleon Bonaparte: ‘’O dar boğazların Ruslara bırakılmasındansa dünyanın yarısını terk etmeyi tercih ederim.’’ Lamartine ise; ‘’Rusların İstanbul Boğazlarını ele geçirmeleri, Rus sınırının Marsilya ve Tulon’a dayanması demektir.’’ Büyük Petro ise boğazlarla ilgili düşüncelerini açıklarken; ‘’Coğrafya benim Boğazlara sahip olmamı emrediyor. Zira başkalarının elinde bulundukları taktir de kendi evimin sahibi olamam.’’ demiştir. Diğer taraftan Türkiye üç tarafını çeviren denizler, Cebeli Tarık Boğazı ile Atlas Okyanusuna, Süveyş Kanalı vasıtasıyla Kızıldeniz ve Hint okyanusuna bağlantılıdır. Dolayısıyla deniz ulaşımında stratejik bir öneme sahiptir.
Türkiye, Karadeniz Bölgesinde istikrarı sağlamakta, Akdeniz’e geçişi kontrol etmekte, Rusya’yı Kafkaslarda dengelemekte, hala İslami kökten dinciliğe karşı bir panzehir oluşturmakta ve güneydeki dayanak noktası olarak NATO’ya hizmet etmektedir. İstikrarsız bir Türkiye, büyük bir olasılıkla Güney Balkanlarda daha fazla şiddetin ortaya çıkmasına sebep olur. Diğer taraftan Kafkasya’da bağımsızlıklarını yeni kazanmış devletler üzerinde tekrar Rus kontrolünün sağlanmasına yol açar. ABD, istikrarlı bir Güney Kafkasya ile Orta Asya için Türkiye’yi dışlamamalıdır. AB ‘den dışlandığını hisseden bir Türkiye daha İslamcı olacak, daha büyük bir ihtimalle inadına NATO’nun genişlemesini veto eğilimi gösterecek ve laik bir Orta Asya’yı dünya ile bütünleştirmekte ve istikrarını sağlamakta Batı ile daha az iş birliği yapacaktır. Bu sebeple ABD, Türkiye’nin AB’ye kabulünü cesaretlendirmek için Avrupa’da etkisini kullanmalı ve Türkiye’ye Avrupalı bir devlet gibi davranmaya özen göstermelidir.
Türkiye’nin son dönemlerde çektiği sıkıntılar altında, çoğu kez misyonerlik faaliyeti yatmaktadır. 1880 tarihli Bartiett Raporu’nun ilk cümleleri şöyledir: ‘’Misyonerlik faaliyetleri açısından Türkiye, Asya’nın anahtarıdır.’’ Ve 1901 yılında ABD devlet başkanı seçilen Theodore Roosevelt, daha 1898 yılında şu cümleleri sarf etmiştir; ‘’Dünya’da, herkesten önce ezmek istediğim iki güç; İspanya ve Osmanlı İmparatorluğu’dur.’’ Neden? Nedeni gayet açık ABD’nin Güney Amerika kıtasındaki hâkimiyetine karşı en büyük engel İspanyollardır. Avrupa, Afrika ve Asya’daki sömürgecilik faaliyetleri için engel teşkil eden güç, Osmanlı İmparatorluğu’dur. ABD dünya hâkimiyeti için bu iki gücün, dünya tarihinden kaldırılmasını 19.yüzyılda hedeflemiştir.
Türkiye, bilinen jeopolitik teorilerinden Mackinder’in ‘’Kara Hâkimiyeti Teorisi’’ne göre Kalpgahın yani merkezin bitişiğinde ilk kenar kuşağın önemli bir noktasında bulunmaktadır. Spykman’ın Kenar Kuşak Teorisi’nde, Türkiye, Mackinder’in Kara Hâkimiyeti Teorisi’nde olduğu gibi, İç veya Kenar Hilal bölgesinde yer alır. Diğer Türk ülkeleri ile birlikte düşünülürse, Türk Dünyası toprakları, İç veya Kenar Hilal bölgesinin büyük bir bölümünü kaplar. Spykman’a göre, Türkiye, dünya kalesine sahip olmayı arzulayan bir millet için kaleye yapılacak olan son kuşatma alanı olarak nitelendirilen bölgenin tam ortasındadır. Bu sebeple dünya hâkimiyetinin yolu Türkiye’den geçmektedir.
Türkiye, Jeopolitik, Jeokültürel ve Jeoekonomik özelliklerini sinerji sağlayacak bir şekilde kullanarak, yeniden oluşturacağı medeniyet kavramları ve değerleri ile milli gücünü taçlandırabilirse, merkez ülke konumunu güçlendirir ve Türkiye’yi bölgesinde cazibe merkezi haline getirebilir.

Support

Comments (1)

29 Apr 17 09:35
stannis baratheon

https://www.edominations.com/tr/newspaper/654 s4s